Anasayfa > İncelemeler > Starfield İnceleme: Uzaya Skyrim Mayası

Starfield İnceleme: Uzaya Skyrim Mayası

Starfield

Starfield, yıldızlararasında dilediğiniz gibi seyahat edemediğiniz bir uzay oyunu. Fakat görmezden gelmesi güç eksikliklerine ve sık sık sorguladığımız tasarım tercihlerine rağmen Starfield, Bethesda'nın bağımlılık yapıcı RPG formülünü içinden çıkmak istemeyeceğiniz bir bilim kurgu öyküsüyle birleştiriyor.

79

Starfield inceleme dosyamızda yeşil Oblivion kırlarına, post-nükleer Washington sokaklarına, soğuk Skyrim diyarına ve radyoaktif Boston caddelerine veda ediyoruz. Birbirinden etkileyici tasvirler ve unutulması güç öykülerle yad ettiğimiz Bethesda öykülerini de unutuyoruz. Çünkü bu kez çok uzaklara gidiyoruz. İstikamet yıldızlar!

Starfield, Bethesda’nın 30 yılı aşkın oyun geliştirme öyküsünde yeni ve cesur bir adım. Stüdyonun başı Todd Howard da oyunun duyurulduğu andan bu yana bunu tekrar edip durdu.

Çıkış tarihini beklediğimiz uzun süreçte de bu geliştirici stüdyonun en güçlü sloganı buydu. Starfield tamamen yeni, keşfetmeye doyamayacağınız bir evren olacaktı. Stüdyonun başyapıtı The Elder Scrolls V: Skyrim’de hissettiğimiz keşif hissi Starfield’ın keşfe tamamıyla açık evreninde iyice güçlenecekti.

Peki Bethesda’nın sekiz yıllık mesaisi bu sözün altından kalkabilmiş mi? Gelin, Starfield inceleme dosyamızda iyice bakalım.

Starfield Beklediğiniz Oyun Değil Ama…

Starfield’ın çıkış süreciyle Cyberpunk 2077’nin çıkış sürecini bazı açılardan benzetebiliriz. Starfield kesinlikle geliştirici CD Projekt Red binbir çeşit belanın altına atan Cyberpunk 2077 gibi “bitmemiş bir ürün” değil.

Ancak Starfield, Cyberpunk 2077 gibi biraz eksik lanse edilmiş bir oyun. Çünkü defalarca sözü verilen galaksiyi keşfetme hissi ne yazık ki anlatıldığı kadar güçlü değil. Starfield gönlünüzce uzayın derinliklerinde Todd Howard’ın üstüne basa basa istediğiniz gibi gezebileceğiniz bir oyun da değil.

Bunun arkasında oyunun artık antika haline gelmiş bir oyun motorunda geliştirilmesi olabilir. Ya da 2023’ün oyun standartlarını yeni bir çıtaya taşıması Starfield’a olan bakış açımızı değiştirmiş olması da mümkün.

Ancak her halükarda Starfield, hem objektif beklentilerin hem de lanse edilen oyunun birkaç büyük beden gömlek altında. Kesinlikle sevilecek çok yönü var. Ancak Starfield, – az sonra iyice mercek altına alacağımız Bethesda formülüne yanıp tutuşanlar haricinde – beklediğiniz “açık dünya, doyasıya uzay keşfi” olmaktan biraz uzak.

Sadece Bethesda Formülü Sevenlere

Bethesda’nın The Elder Scrolls serisinin son üç halkasıyla açık dünya rol yapma oyunu dünyasında sınırlarını belirlediğini söyleyebiliriz. Morrowind, Oblivion ve özellikle Skyrim ile geliştirici “açık dünyada keşfetme hissinin” adeta adını koydu. Stüdyonun başta Fallout 2 olmak üzere diğer oyunlarıyla da kült işlere imza attığını unutmamak gerek.

Günün sonunda Starfield’dan önce çıkış yapan ve  “tek kişilik açık dünya rol yapma deneyimi” vadeden bütün Bethesda oyunları büyük oranda başarılı yapımlar olarak tarihe geçti. Elbette bu oyunların en keskin hayranlarının bile gözlerine çarpan belli başlı eksiklikleri vardı. Öyle ki oyunlardaki komik hatalar Bethesda’nın oyun geliştirme sürecinde bir imzası olmuştu.

Ancak Fallout 76 haricinde hiçbir Bethesda oyunu oyun dünyasını doğrudan ikiye bölmemişti. Hatta güncel oyunlardan dair olumsuz seslerin hiç bu kadar yüksek ve haklı olduğunu da hatırlayamıyoruz.

Çünkü Starfield tam anlamıyla uzayda Skyrim sevenler için terzi dikim hazırlanmış bir yapım. Ancak Starfield’ın pazarlama sürecinde gösterilenler ve oluşturulan beklenti Skyrim’de doyamadığımız keşif hissinin de ötesini vadediyordu.

Starfield Skyrim mirasının üzerine haddinden fazla dayanıyor. Gelin, açıklayalım.

Keşfetmek Nasıl Bir Şeydi?

Hem Fallout hem de The Elder Scrolls serilerinin demirbaşları tek bir gezegen üzerinde oldukça organik hissettiren keşfedilebilir konumlarla doluydu. Çevresel hikaye anlatımı, şahane karakter diyalogları ve sonu gelmez görev silsilesiyle beraber bu oyunlarda vakit geçirmek enfes bir histi.

Skyrim’de kendinizi Helgen’den kurtarır kurtarmaz herhangi bir yöne doğru rahatlıkla koşabilirsiniz. Ya da Fallout oyunlarında hikayeniz nükleer sığınaktan dışarıya adım attığınız an hikayeniz başlar. Oyuna başlayın ve herhangi bir yöne doğru ilerleyin. İşte Bethesda formülü budur.

Diğer yandan bu oyunlarda “keşfetmek” aslında oynanış formülüne de organik bir şekilde eklenirdi. Örneğin ana göreve doğru giderken karşınıza çıkan terk edilmiş bir bina ya da gizlenmiş bir mağara sizi bir anda içine çekerdi.

Starfield’da ise bu formülü tam anlamıyla işletmek mümkün değil. Çünkü bir göreve gitmek için elbette önce uzaya çıkmanız gerekiyor. Bunun için birtakım menülerden geçeceksiniz. Uzaya çıktıktan sonra da belirlemiş olduğunuz rotaya gitmeniz gerekiyor. Bunun için yine birtakım menülerde “seyahat et” ya da “iniş yap” gibi butonlara basmanız gerekiyor.

Burada sık sık kıyaslanan No Man’s Sky’dan bahsetmeden olmaz. Bir gezegenden diğerine gitmek ve doğrudan atmosferden iniş yapmak oyunun en sevilen yönleri arasında yer alırdı. Starfield’da ne yazık ki bunların esamesi okunmuyor.

Yine de Howard’ın hakkını vermek gerek. Kendisi oyunun çıkışından aylar önce Starfield’a dair detaylar paylaşmış ve bu özelliğin olmayacağını belirtmişti. Stüdyo direktörü her ne kadar bunun önemli bir eksiklik olmadığını söylese de biz oyuncular olarak öyle düşünmüyoruz.

Bütün uzay keşif süreci bazı menülerdeki tuşlara basmaktan ibaret. Öyle ki bir gezegene yolculuk ettikten sonra gezegenin devasa bir PNG’si karşınızda duruyor. Ancak dilediğiniz kadar gezegene doğru motorları tam gaz ateşleyin. Geminizle iniş yapmanız mümkün değil.

Eğer yeterince dirayetliyseniz bir gezegenden diğerine geminizle gidebilirsiniz. Ancak en yakın gezegenler arasında uçmak saatler sürüyor. Evet, abartmıyoruz. Oyun böyle bir aksiyona atılmamanız için sizi gezegen haritasını açmaya zorluyor. Bir yayıncının iki gezegen arasındaki uçuşla 7 saat harcadığını belirtelim.

Starfield Çok Büyük

Starfield gerçekten çok büyük. Ve oyun o kadar büyük, o kadar büyük ki…kaçınılmaz bir şekilde çok küçük hissettiriyor. Bu durumun gayet bariz sebepleri var.

Örneğin oyunun yapısı, teması, Creation Engine adlı tarihi geçmiş oyun motoru, ve prodüksiyon sınırlamaları yüzünden her gezegende minik bir Fallout ya da Skyrim haritası yapmak mümkün değil.

Dolayısıyla Starfield sayısı bine varan gezegenlerde daha rafine keşif deneyimleri sunuyor. Ancak bu gezegenlere sadece menüyle gittiğinizi unutmayın. Bir de gezegenlerin içerik bakımından Skyrim haritasının yüzde birine tekabül etmediğini ekleyelim.

Dolayısıyla geriye çok büyük olduğunu iddia eden ancak sadece küçük keşfedilebilir alan dilimleri sunan bir oyun kalıyor.

Diğer yandan pazarlama sürecinde öve öve bitirilemeyen “bin gezegen” geliştiricinin önceki oyunlarda vadettiği keşif deneyimi kadar da güçlü değil. Farklı pastel boyalarda bir çeşit hesaplamalardan geçerek karşınıza çıkan bu gezegenler aslında minik kum havuzlarından ibaret.

Bazıları gerçekten ilginç. Hatta Bethesda’nın sanat tasarım uzmanlığı sayesinde yabancı bir diyarda olduğunuzu hissetmek de mümkün. Geminizle yeni bir gezegene indikten sonra geminizin motorlarından gelen dumanları arkanızda bırakarak yeni bir ufka hareket etmek de gerçekten şahane.

Özellikle Starfield’ın Nasapunk sosuna daldırılmış steril uzay istasyonları ve terk edilmiş laboratuvarlarını keşfetmek de oyunun en büyüleyici yanları arasında. Neyse ki bu mekanlarda Bethesda’nın hayranı olduğumuz çevresel hikaye anlatımı da tüm ihtişamıyla burada.

Ancak oyunun gezegen keşif süreci tadının nasıl olduğunu bildiğiniz minik pasta dilimlerine dönüşebiliyor. Ve bir süre sonra bu “neden bir sonraki gezegene seyahat edeyim ki?” diye sormanıza neden oluyor.

Burada gerçekten bir ikileme düştüğümüzü belirtmek gerek. Bir yanda No Man’s Sky gibi güçlü rakiplerin gezegen ve uzay keşfi konusunda başardıklarını göz ardı edemiyoruz. Diğer yandan Starfield’ın teknik kısıtlamalarına rağmen çok başarıyla sahiplendiği bir Bethesda formülü var.

Starfield’ın Gezegenleri Sizi Hem Kızdıracak, Hem Şaşırtacak

Örneğin bazı gezegenlerde terk edilmiş bir laboratuvara rastlıyor, burada belki de yıllar önce yaşanan bir olayın ipuçlarını yakalıyorsunuz. Yanınızdaki takipçinin yorumları ve çevresel hikaye anlatımı sayesinde oyun bir anda uzay dedektifliğine dönüşüyor.

Dolayısıyla Starfield’ın keşif eksikliği Bethesda’nın sanat ve çevre tasarım deneyimiyle zaman zaman nötrlenebiliyor. İşte bu tür anlarda Starfield neredeyse tüm hatalarını gölgeleyen bir perde çekiyor. Kendinizi bir anda galaksinin ucunda insanlığın bitmemiş öykülerine şahit olurken ya da geminizi arkanıza alıp ufka doğru envai çeşit canlıyı keşfetmeye giderken buluyorsunuz.

Starfield’da yeni ufuklar keşfederken dilediğiniz gezegene de üs kurabiliyorsunuz. Daha sonra üsler arasında kargo bağlantıları da inşa edebilirsiniz. Gerçek bir uzay kaşifi olmak için aslında yapabileceğiniz bolca şey var.

Oyunda gezegen keşfetmek sandığınız kadar muazzam bir deneyim sunmuyor. Çünkü gezegenler birbirlerinden çok farklı ve ilgi çekici görünse de aslında vadettikleri şeyler temelde aynı. Starfield inceleme sürecinde altını yeterince çizemeyeceğimiz bir konu varsa o da bu olurdu.

Genelde tarayıcınızla hareket etmeye başladığınız anda ileride bir “gezegene özgü doğal ortam” ya da “korsanların bastığı terk edilmiş bir yapı” bulacağınızı biliyorsunuz

Bazen devasa gezegene indiğiniz yerin hasbelkader çok yakınına bir korsan gemisi inebiliyor. Bu bir kez yaşandığında “bu evren yaşıyor” hissini başarıyla veriyor. Ancak neredeyse indiğiniz her gezegende bu olay tekrar yaşanınca inandırıcılık da azalıyor.

Starfield’da sizi etkileyen her şeyin aslında nasıl bir denklemle oluşturulduğunu görebiliyorsunuz. Çoğu zaman oyunun başarılı yanları aslında eli o kadar da çabuk olmayan bir sihirbazın hamlelerine benziyor. Yani sihirbazın “büyüleri” sizi etkilemiyor değil. Ama ya ipi ya da aletlerin hileli olduğunu görebiliyorsunuz.

Bu da Starfield’ın çoğu zaman “eski” bir oyun gibi hissettirmesine neden oluyor. Ancak bununla sorunu olmayan ve The Elder Scrolls ya da Fallout sevenler için bunların neredeyse hiçbiri problem değil.

Starfield gerçekten de Bethesda’nın oyun tarifini sevenler için biçilmiş kaftan. En sevdiği oyunlar listesine tüm Fallout ve The Elder Scrolls oyunlarını sıkıştırabilecek biri olarak Starfield beni de kendisine bağladı. Ne kadar küçük hissettirse de oyunun olumlu yanları hep daha ağır bastı.

Her Şeye Rağmen Starfield’da Sevecek Çok Şey Var

Starfield tepeden tırnağa Bethesda imzalı bir rol yapma oyunu. Bunu karakterlerinden, diyalog seçeneklerinden ve görev tasarımlarından anlayabilirsiniz. Rol yapma deneyimi tasarlama konusunda çok mesai harcayan stüdyo Starfield’da yeni bir düzeye ulaşmış.

Oyunun çoğu zaman sınırlı hissettiren evreni kafasına bir çift boncuk yapıştırılmış mankene benzeyen karakterler ile dolu. Ancak diyaloglar ve seslendirme performansındaki yeni seviye Starfield’ın anlattıklarına inanmamızı sağladı.

Örneğin uzaydaki menüdeki tuşlara basarak çıkmama rağmen bir başka gemiyle karşılaşmak ve kaptanıyla konuşmak inandırıcılığını hiç yitirmedi. Bu tür anlar Starfield’ın hedeflediği çapı da gösterdi. Her ne kadar belli tasarım tercihleri ve teknik sınırlar bunu engellese de Bethesda yaşayan bir dünya için çok çalışmış, orası belli.

Aynı Skyrim’de olduğu gibi, Starfield’ın da dinlenecek öyküleri olduğunu, karakterlerinin gerçekten yaşadığını sık sık hissettik. Birbirinden ilginç gruplarla tanışmak, birilerini ikna etmeye çalışmak, durduğum her an yeni görevler almak Starfield’ı biraz daha sevmemizi sağladı.

Yine bu tür zamanlarda oyunun Skyrim mirasına yaslanıyor olduğunu görebiliyoruz. Her ne kadar teknik açıdan daha ileriye gitmiş olmasını dilesek de Starfield, diyalog ve görev öyküleri noktasında Bethesda’nın ortaya koyduğu en iyi işlerin başında geliyor.

Uzay Sizin

Gezegenlerde yabancı yıldızların altında üsler inşa etmek ya da uzay korsanlarını boşluğa yollayacak gemiler tasarlamak mümkün. Hatta sadece bu sistemlerde bile oyunda onlarca saat geçirebilirsiniz.

Diğer yandan bu sistemler birbirleriyle el ele gittiğini de belirtelim. Örneğin üssünüze ekleyeceğiniz bir yapıyla gemiden doğrudan kargo transferi yapabiliyor ya da aralarında ışık yılı bulunan üsleriniz arasında gönderim sağlayabiliyorsunuz.

Oyunun birbirinden uzun faction görevlerini de es geçmemek gerek. Bu görevleri yaptıktan sonra insanlığın yeni yuvası olan Settled Systems’da dilediğiniz kadar oluşuma katılabiliyorsunuz. Dilerseniz bir kelle avcısı olun, dilerseniz yıldızlararası kanun savaşçısı…

Starfield’da gerçekten yapacak çok şey var. Her ne kadar uzayda özgürce gezmek sınırlı bir deneyim olsa da görev bolluğu bizi çok heyecanlandırdı. Starfield günün sonunda “özgürce uzay keşfi” sloganıyla yola çıkıp oyunculara sürekli “hızlı seyahat” yaptıran bir oyun olabilir. Ancak zaman zaman bu eksikliğini hissettirmiyor olması çok ilginç.

Kızmadan Edemeyeceksiniz, Oynamadan Duramayacaksınız

Starfield birbirinden büyük yıldız sistemleriyle dolu. Tasvir ettiği uzak gelecek ise aslında o kadar da orijinal değil. Pek çok bilim kurgu eserinde olduğu gibi Starfield’da yeryüzünü terk eden insanlık yıldızlararası düzeyde güç savaşına girişiyor.

Ve elbette işleri biraz daha kontrol altına almak isteyen nispeten totaliter bir rejimin karşısında çeşitli ayrılıkçı gruplar var. Herkesin nefret ettiği yağmacı grup Spacers’tan, uzayda kanun koruyuculuğu oynayan Freestar Rangers’a pek çok farklı grup yıldızlar arasında seyahat ediyor.

Oyunun uzak gelecek tasvirinin orijinal olmamasında da hiçbir sorun yok. Çünkü Starfield dilediğiniz kadar gruba katılmanızı ve halihazırda yıldızları dolaşan neredeyse her oluşumun üyesi olmanıza izin veriyor.

Buradaki karakterlerin hikayelerini dinlemek ve birbirinden uzun görevlere atılmak Starfield’ın vadettiği en güçlü yönler arasında. Çünkü tüm bu oluşumlar sizi oyunun -her ne kadar tekrar eden gezegenlerle dolu olsa da- devasa evreni arasında bir oraya bir buraya savuruyor.

Tüm bu hengamenin arasında birbirlerinden ölesiye nefret eden grupların omuz omuza savaşmasına denk gelebilirsiniz. Ya da bir şehre ilk kez adım attığınız anda kendinizi bir banka soygununa yön verirken bulabilirsiniz.

Örneğin ben gezegen keşfederken yakınlara inan korsan gemilerini çalıp satma gibi bir görev belirledim. Hızlıca korsanları indirdikten sonra gemiyi kaçırıyor ve herhangi bir Settled Systems şehrine inerek kaydettiriyorum.

Daha sonra gemiyi güzel bir fiyattan satıyor, sığ miktarlarda da olsa kar ederek cüzdanımı dolduruyorum. Çünkü Starfield bunu yapmama da izin veriyor.

Starfield İnceleme Dosyası: Hikaye Bizden Geçer Not Aldı

Bethesda oyunlarında ana hikayeyi tamamlamamak gelenekseldir. Ancak Starfield’da sizi ana görevleri yapmaya teşvik eden oyun mekanikleri var. İlerledikçe yerçekimini kontrol edebildiğiniz çeşitli güçler kazanabiliyorsunuz.

Yine de oyunun, “sen biraz garip birisin, benim uzay gemimi al ve bizim ekiple tanışmaya git” ana fikriyle başlayan ana görevi The Elder Scrolls V: Skyrim’deki kadar unutulmaz değil. Ya da Fallout oyunlarında alıştığımız “kayıp yakınını bul” gibi motive edici yanı yüksek etkenler yok. Bunlardan farklı olarak Starfield sizi “sadece keşfet” sloganı eşliğinde “ilginç uzay parçalarını bulmakla ve birleştirmekle” görevlendiriyor.

Buna rağmen Constellation grubunun karakterleriyle görevden göreve koşmayı ve uzayın ilginç sırlarını açığa çıkarmayı seveceğinize eminiz. Hiç spoiler vermek istemediğimiz bu noktanın Starfield’ın belki de en kendine has yönlerinden biri olduğunu söylemek gerek. Ezcümle Starfield’ın ana hikayesi hakkında olumsuz konuşmak güç.

Günün sonunda Starfield’ın hikaye anlatımı konusunda Bethesda’nın en iyi işi olduğunu söyleyebiliriz. Her ne kadar bunu iyi paketleyemiyor olsa da Starfield’ın anlattığı öyküleri ve çevresel hikayeciliği bizden geçer not aldı.

Starfield İnceleme – Sonuç

Starfield, özgürce yıldızlararası seyahat yapamadığınız ve doyasıya uzay kaşifliği yapmanıza izin vermeyen bir uzay oyunu. Bir gezegenin atmosferine girmek ya da yeryüzünden ayrılmak için de birkaç menüdeki tuşlara basmanız gerekiyor.

Ve söz verilenin aksine oyunun gezegenleri de “tamamen yeni bir keşif deneyimi” sunmuyor. Hatta oyunun çoğu yönden eski hissettirdiğini söylemek de mümkün.

Fakat yapısal sınırlamalarına ve sorgulamaya açık tasarım tercihlerine rağmen Starfield kolay kolay unutmayacağınız enfes öykülerle dolu. The Elder Scrolls V: Skyrim’de Helgen’i terk ettikten sonra başlayan keşif hissi Starfield’da geç de olsa sizi bulmayı başarıyor.

Fallout oyununda denk gelebileceğiniz, geçmişten öykülerle dolu harabeler de Starfield’da farklı suretle karşınıza çıkıyor. Hatta geliştiricinin önceki oyunlarında uzmanlık kazandığı görev tasarımı ve hikaye anlatıcılığı burada adeta parıldıyor.

Starfield çağdaşlarından geri kalan yönlerine ve sınırlı uzay keşfine rağmen Bethesda imzalı en iyi RPG’lerin belki de başında geliyor. Geliştirici, uzay temasına Skyrim mayası çalmış. Eh, tutmamış desek yalan olur.

Hakkında Kerem Doğan Karakoç

Kerem İstanbul Üniversitesi'nde edebiyat okuyor ve dört yılı aşkın bir süredir internetin çeşitli köşelerinde yazarlık yapıyor. Boş zamanında da tekrar tekrar Blade Runner izliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir