Anasayfa > Blog > Ghostrunner İnceleme – Parkur ve Siberpunk’un Birleşimi

Ghostrunner İnceleme – Parkur ve Siberpunk’un Birleşimi

Ghostrunner

Ghostrunner son yılların en iyi siberpunk oyunlarından biri olmakla kalmıyor, etkileyici parkur yapımları arasında da kendine sağlam bir yer çiziyor. Muhteşem synthwave müzikler eşliğinde distopik bir dünyaya yaptığımız yolculuk hiç bu kadar kanlı, yorucu ama bir o kadar da heyecan verici olmamıştı.

8

Ghostrunner inceleme içeriği ile aşırı doz siber çılgınlığı ve etkileyici bir parkur oyununu mercek altına alıyoruz. İnsanlığın son kulesinde distopik normları ve kimliksel çatışmaları bir katana ile doğramaya ne dersiniz?

  • Çıkış Tarihi: 27 Ekim 2020
  • Geliştirici: One More Level, 3D Realms, Slipgate Ironworks
  • Yayıncı: 505 Games, All in! Games
  • Platformlar: PlayStation 4, Nintendo Switch, Xbox One, PlayStation 5, Xbox X ve S Serisi, Microsoft Windows

Unreal Engine 4 ile geliştirilen Ghostrunner’ın yayıncı koltuğunda All in! Games oturuyor. Polonya merkezli bir stüdyo tarafından geliştirilen FPS aksiyon ve parkur oyunu olan Ghostrunner PlayStation 4, Nintendo Switch, Xbox One, PC ve yeni nesil konsollar için çıkış yaptı.

Muazzam synthwave ezgilerini siberpunk atmosfer ile harmanlayan oyunda siber bir savaşçıya hayat veriyor, hem kendi içimize doğru hem de siberpunk distopyanın zirvesine bir yolculuk yapıyoruz. Bunu yaparken de parkur oyunlarının ne kadar başarılı olabileceğine dair pek şaşırıyor ve yedi saatlik bir serüvenden sonra sormadan edemiyoruz: Ghostrunner nasıl bir oyun olmuş?

Ghostrunner İnceleme

Oyun dünyasının heyecanla beklediği Cyberpunk 2077’nin ışığında benzer konseptteki oyunlar ile de tanıştık. Yıllar içerisinde Ruiner, Observer, Cloudpunk ya da daha köklü seriler olan Deus Ex gibi yapımlar ile bilim-kurgunun bir alt dalı olan siber çılgınlığa aşina olduk. Teknolojinin insan hayatını kolaylaştırmak yerine adeta ele geçirdiği, sibernetik eklentilerle insan vücudunun kelimenin tam anlamıyla güncellendiği bu dünyalarda etik çatışmalar verirken transhümanizm temasıyla da haşır neşir olduk.

Ghostrunner ise Cyberpunk 2077’nin ışığında kapımızı en son çalan siberpunk oyunlardan biri oldu. Sadece kapak tasarımı ile bile synthwave kültürünü tanıyanları tek bakışta cezbeden yapım, bir siberpunk oyunu olma yolundaki tüm hedefleri de 12’den vurmayı da başarıyor. Resmettiği distopik dünya kendi içerisinde tutarlı olmakla kalmıyor, adeta yağ gibi akan oynanışı ile parkur tarafında da sınavı geçiyor. Severek yazdığımız Ghostrunner inceleme içeriğinde oyunu birçok yönüyle ele aldık.

İnsanlığın Son Kulesi Dharma’ya Hoş Geldiniz.

ghostrunner inceleme

Yeryüzünün atmosferi kirlenmiş ve solunamaz bir hava sahası dünyayı çepeçevre sarmıştır. Bu noktada insanlığın önde gelen zekaları Dharma Tower adı verilen devasa bir megayapı inşa eder.

En alttan en yukarıya olacak şekilde sosyoekonomik sınıflara bölünmüş olan Dharma Tower insanlık için adeta bir ziggurat görevi görmektedir. Birçok distopyada aşina olduğumuz sınıf bölünmesi Dharma’da da işlemektedir. Öyle ki kulenin en altında yoksul kesim, tepede ise kulenin sahipleri ve elitler ikamet eder. Kule dışarıdan gelen havayı tamamen kesmekte ve insanlığın devamı için son bir umut olmaya devam etmektedir.

Oyunun ilk dakikalarında hayat verdiğimiz karakter kulağında bir fısıltıyla uyanır. Gizemli ses bize intikam vaktinin geldiğini ve bizim Ghostrunner adı verilen özel birliklerin bir üyesi olduğumuzu söyler. Fısıltı’nın anlattıklarına göre Dharma Tower ele geçirilmiştir ve insanlık tehlikededir.  İşte bu noktada et ve metalin birleşmesinden ortaya çıkan siber savaşçı megayapının zirvesine çıkıp insanlık adına kuleyi tekrar ele geçirmelidir….ya da en azından ona söylenenler budur.

Böylece yozlaşmış, kirletilmiş ve neon ışıklarla donatılmış devasa Dharma Kulesi’nin içinde bir mücadele başlar. Mühendislik harikası kılıcımızla saldırıları savuşturup, büyük yapıların duvarlarında koşuşturmak ve bu süreç içerisinde kim olduğumuzu öğrenmek de bize düşer.

Etkili Bir Formül

Birçok parkur oyunu aynı zamanda oyuncunun sabrını sınayan yapımlardır. Bu tür oyunlarda ölmek bir kayıptan çok oynanışın bir parçasıdır. Seviyeler gittikçe zorlaşır ve oyuncu her defasında daha fazla ölür ya da daha fazla kaybeder. Oyuncu kaybettikçe o seviye üzerinde daha yetkin hale gelir ve daha çok öğrenir. Dolayısıyla her ‘kayıp’ öğrenme sürecine katkı sağlar ve oyuncuda devam etme isteğini güçlendirir –ya da güçlendirmelidir-.

Fakat parkur oyunlarının vazgeçilmezi olan bu formül eğer etkili bir şekilde kullanılmaz ve yapım “gereksiz düzeyde zor” olursa oyuncuda devam etme isteği oluşmayabilir. Dolayısıyla bu tür oyunların, oyuncuyu reflekslerini kullanmaya ve tekrar tekrar oynamaya teşvik etmesi gerekiyor. Seviye tasarımlarının zor olduğu kadar öğretici de olması ve oyuncuda ilerleme isteğine katkı sağlaması da formüle katkı sağlıyor. Peki Ghostrunner bu formülü kullanabilmiş mi?

Ghostrunner’ın bu süreci inanılmaz başarılı bir şekilde tamamladığını ve iyi bir senaryonun yanı sıra tatmin edici bir ödül sistemine de sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu bağlamda oyunun aslında çok basit bir denklemle işlediğini söylemek mümkün. Oyunun muhteşem bir şekilde cilalanmış maskenizi kaldırdığınızda altında yatan“düşmanın mermilerinden kaç, parkurları geç” mantığını görüyoruz. Fakat bu denklem yapımı değersiz kılmadığı gibi basit bir formülün etkili kullanılması halinde sonucun ne kadar başarılı olabileceğini de gösteriyor.

Zekice Tasarlanmış Seviyeler, Tatmin Edici Ödül Sistemi

ghostrunner inceleme

Ghostrunner siberpunk temasını iyi kavramakla kalmadığı gibi muazzam bir sabır törpüsü olarak da iş görüyor.

Sabrımızı büyük bir imtihandan geçiren oyunda binbir çeşit parkurla karşı karşıya kalabiliyoruz. Yapıları gereği zaten zorlayıcı olan parkurlar aynı zamanda bize ateş açan düşmanlarla kaynıyor. Böylece aynı anda hem duvardan duvara koştururken hem de bizi hedef alan düşman ateşinden kaçmamız gerekiyor. Fakat bu denge o kadar etkileyici bir şekilde sunuluyor ki, kendimizi adeta bir Ghostrunner gibi hissetmeden edemiyoruz. Duvarlardan kayarken siberkancamız sayesinde oradan oraya atlayabiliyor, Dash özelliğini kullanarak atik hareketler de sergileyebiliyoruz. Oyunun başlangıcında halihazırda bulunan bu sibergüçleri daha sonra geliştirebiliyor olmamız sayesinde oynanış da hep taze kalıyor.

Böylece inanılmaz yorucu parkurları aşmak zor olduğu kadar tatmin edici hale geliyor ve belki de onlarca kez öldükten sonra “buna değdi” hissi yine de kendini belli ediyor.

Oynanışı Zenginleştiren Ögeler

Cyborg savaşçı Ghostunner adeta bir başyapıt olan ve yapısı itibarıyla da katanayı andıran bir kulıç kullanıyor. Oyunun seviyelerinde gizlenmiş ögeleri toplayarak kılıcımızın yapısını değiştirmek mümkün. Fakat bu ögelerin kılıca sadece kozmetik değişiklikler kattığını belirmekte fayda var.

Çeşit Çeşit Düşmanlar

Dharma Tower’ın en zirvesine doğru giden yolculuğumuzda oyun önümüze sürekli yeni tipte düşmanlar ve boost adı verilen özellikler çıkarıyor. Böylece asla tekrara düşmeyen maceramızda kısa süreli boostlar sayesinde yükseklere zıplayabiliyor, düşmanlara shuriken fırlatabiliyor ya da zamanı yavaşlatabiliyoruz.

Başta sadece tek bir lazer tabancasıyla ateş eden düşmanlara karşı verdiğimiz savaş bir noktadan sonra cyborg samuraylar ile kılıç düellosuna kadar evrilebiliyor. Otomatik tüfekle sürekli ateş edenler ya da yakın mesafeden saldıranlara kadar birçok düşman ile karşı karşıya kalıyoruz. Ghostrunner sürekli değişen seviye tasarımlarının yanı sıra gelişen düşman tipleri sayesinde de zengin kalmayı başarıyor.

Cybervoid

Ghostrunner kulenin zirvesine giden yolculuğunda her seviyeden sonra Cybervoid adında bir aleme gidiyor. Siber savaşçımız bu dünyada adeta bir samurayın meditasyon sürecinde yaptığı gibi kendi potansiyelini ve kimliğini keşfediyor. Çeşitli bulmacalardan oluşan sanal düzlemde yeni yeteneklerimizi etkinleştirmek ve bunların nasıl kullanıldığını öğrenmek de mümkün.

Oynanışın devamında yetenek çipleri kazandığımızı ve bu çipler sayesinde yeteneklerimizi daha fazla geliştirebileceğimizi de belirtelim.

Ghostrunner Dediğin Yerinde Durmaz

ghostrunner inceleme

Dash

  • Ghostrunner’ın en çok kullandığı özelliklerden biri olan Dash özelliği hem düşman ateşinden kaçmak konusunda hem de kulenin zorlu parkurlarında pek işinize yarayacak. Dash özelliği tuşa basılı tutmanız halinde zamanı yavaşlatıyor; basıp çekmeniz durumunda ise hızlıca sağa ya da sola atılmanızı sağlıyor.

Siberkanca

  • Öncelikle bu özelliğe siberkanca ismini ilk olarak SaveButonu’nun verdiğini ve literatüre tarafımızca kazandırıldığını belirtelim. Dharma Kulesi’nin sabır yıpratan parkurlarında oldukça işimize yarayacak olan bu özellik de oyunun başında gelen Ghostrunner güçlerinden biridir.

Blink

  • Özünde Dishonored’daki Blink özelliğini andıran bu yetenek sayesinde üç düşmanı tek bir hamleyle kılıçtan geçirmek mümkün. Blink, oyun boyunca kullanabileceğimiz dört temel özellikten ilki olacak. Adrenalin barı doldukça kullanabileceğimiz bu güç birbirine yakın duran birden fazla düşmanı alt etmek için birebir.

Tempest

  • Türkçemize fırtına olarak çevirebileceğimiz Tempest de karakterin dört temel gücünden biri olarak görev alıyor. Yine birden fazla düşmana hasar vermeye yarayan Tempest oldukça kuvvetli bir hava dalgası yollayarak düşmanları parçalarına ayırmamızı sağlıyor.

Surge

  • Ghostrunner kılıcını savurmasıyla bir güç dalgası yollayabiliyor ve nispeten daha uzakta yer alan düşmanları alt edebiliyoruz.

Overlord

  • Oyundaki en siberpunkvari özelliklerden biri olan Overlord sayesinde düşmanları hacklemek mümkün. Bu güç sayesinde bize ateş eden düşmanların kendi dostlarına saldırmasını sağlayabiliyoruz.

Ghostrunner İnceleme: Son Söz

Ghostrunner son yılların en iyi siberpunk oyunlarından biri olmakla kalmıyor, etkileyici parkur yapımları arasında da kendine sağlam bir yer çiziyor. Muhteşem synthwave müzikler eşliğinde distopik bir dünyaya yaptığımız yolculuk hiç bu kadar kanlı, yorucu ama bir o kadar da heyecan verici olmamıştı. Ghostrunner inceleme içeriğini bu noktada sona erdiriyor ve oyunu puanlıyoruz.

 

 

Hakkında Kerem Doğan Karakoç

Kerem İstanbul Üniversitesi'nde edebiyat okuyor ve dört yılı aşkın bir süredir internetin çeşitli köşelerinde yazarlık yapıyor. Boş zamanında da tekrar tekrar Blade Runner izliyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir